Tuesday 28 July 2009

Amazing

Yeni bir proje icin uzun zamandir islerini takip ettigim butik bir ajansla sonunda toplanti ayarlamistim. Yaklasik 3 haftadir ajans baskani ile bir turlu ajandalarimizi senkronize edememistik. Nisantasi'nda yasadigim donemde ayni yerde yogaya gidiyorduk ve muhabbetimiz iyidi. O zamanlar bir ajans sahibi degildi tabiki. Kendi basina PR danismanligi veriyordu, ama sahip oldugu network sayesinde buyuk markalarla calisiyordu. Maddi anlamda hicbir endisesi olmayan birinin bu denli is hayatinin icerisinde mucadele vermesini gercekten takdir ediyorum. Tanidigim benzer profiller yazlarini Turkbuku'nde, kislarini İsvicre kayak merkezlerinden sehre dondukleri aralarda oyalanmak icin kurduklari sirketlerin Armani Casa imzali tik masalarinin basinda gecirirken, Pelin bu kriz donemine karsin sektorde kendine iyi bir yer edinmis butik bir ajans kurmustu. BlackBerry'imi masanin ustunde unuttugumu farkettigimde Nisantasi'ni coktan gecmistim. Telefonsuz bir hayat benim icin basli basina bir soru isareti iken kisaca BB dedigim bu aletlerin hayatimin kontrolunu ne zaman ele gecirdigini dusunmeye calisiyorum. Apar topar arabayi geri dondurup ofise geldigimde islerimin takibinden havaalaninda sunumlari incelemeye, arabada blogumu guncellemeden aksamki konser icin organizasyon yapmaya kadar daha sayamadigim bircok isi bu kucuk ekrandan yonettigimi farkettim.

Hava cok sicakti ve Beyoğlu tam anlamiyla yaniyordu. Gec kalmamak adina Arnavut kaldirimlarini yeni ayakkabilarimla hizlica arsinladigim bir anda arkamdan bir ses duydum: "Kimden kaciyorsun?" Sadece guzel bir gece gecirdiginiz ama sonrasinda bir daha gormediginiz bir fuckbuddy'niz eminim olmustur. Olmamissa da bunun hayatinizda bir eksik oldugunu savunmuyorum :) Sesinden tanimamis olsam da yuzunu gordugum an tabiki kim oldugunu hatirladim. Onunla ilgili aklimda kalan en son kare Cihangir'de bogaza bakan loftunun asma katinda yerde sirt ustu yatarken gunes isiginin yuzune vurusu ve o meleksi ifadesiydi. Yanindan kalkerken yanagina bir opucuk kondurdugumda beni kendine cekip gitmemem icin nedenler saymasi ve saten pikenin altinda aslinda en buyuk (!) nedeni sakliyor olmasi da sanirim daha baska bir hikayenin konusu olabilir :) "Seni cok aradim, ama sanirim yine yurtdisindaydin" diye lafa girdi. Aslinda o gece sonrasinda onunla neden gorusmedigimi ben de animsamiyordum. Cok hos biriydi. Kendine ait bir isi vardi. Benzer background'lardan geliyorduk. Ama onda bizi bir iliskiye goturecek cesareti gorememistim. O an, sadece "takilarak" baslayan iletisimlerin bir "iliskiye" donusebilecegi gercegini gozardi ederek hep o "muhtesem" baslangici aradigimi farkettim. Arka planda Puccini calarken bizi kapimizin onunde operek "aradigim Sen'sin" diyecek kisiyi beklerken burnumuzun dibinde duran firsatlari kacirabiliyoruz. Ayakustu kisa bir durum update'inden sonra bana kibarca telefon numarasini yeniden verdi. Kibarca diyorum cunku ne telefonunun bende hala kayitli olup olmadigini sorguladi; ne de beni aciklama yapmami gerektirecek zor bir duruma dusurdu. Gecen hafta yasadigim "Msn'de beni nasil block'larsin" maskaraligindan sonra bu kaldirabilecegimden cok daha ince bir hareketti.

Ben bu tesadufi gorusmenin etkisi altinda Beyoglu kalabaligini yararak toplantiya yetismeye calisirken, Bogaz'in diger yakasinda gardrobunu tum dunyaya acmaya hazirlanan bir kadin heyecanla beni ariyordu. Asli sonunda blogunu tamamlamisti. Tek eksik ilk satisa cikacak 3 parcanin fotograf cekimiydi. Cumartesi gunu sabahin korunde Cihangir'de ortalik henuz sakinken cekim yapmaya karar verdik. Produksiyon icin hazirlik yapabilecegimiz mekan secimimiz tabiki Cosmo muhabbetlerimizin merkezi Whitemill'den baska bir yer olamazdi. Asli'nin tek basina dogumgununu kutladigi, benim bir date'im sirasinda merdivenlerinden paldir kuldur yeri boyladigim, Berk'in evine gecmeden once kizlari sarhos ettigi son vurus noktasi, Ceren'in erkek arkadasi ile sert kavgalarindan sonra bir iki kadehle bir sonraki round icin guc topladigi bu mekan bizim Cihangir kalemiz diyebiliriz. Kanyon Num Num, Nisantasi House ve Cihangir Whitemill'deki garsonlarin artik konusmalarimizin akisina gore mendil getirmek ya da sampanya patlatmak arasinda insiyatif kullanabilecek derecede bizim grubun bir parcasi olduklarini dusunuyorum :)

Cekimden sonra Bankaci ile bir kahve icmek icin Bebek'te bulustuk. Konser sonrasi ilk kez biraraya geliyorduk. Balet ile yurumemisti ve sanirim yine ilgi alanina girmistim :) Cilekli waffle ve sicakta yaklasik 1 saat kadar yurudukten sonra aksam bizimkilerle gidecegimiz teras partisine hazirlanmak icin ordan ayrildim. Moda tasarimi uzerine sansini denemek icin Italya'ya tasinan metin yazari bir arkadasimizin vedasi icin biraraya geliyorduk. Arnavutkoy'deki sevimli terasinda kucuk bir veda partisi olarak lanse ettigi bu fashionista etkinligin, gecenin ilerleyen saatlerinde evin icine sigmayip sahile tasacak bir teenage etkinligine donusecegini tabiki tahmin ediyordum. Asli ve Berk'in yanindan bir kadeh sarap almak icin salona gectigimde karsi koseden beni izleyen bir cift merakli gozu farkettim. Benim boylarimda cok tatli biri bana gulumsuyordu. Yaninda arkadaslari da vardi, ama o bana odaklanmis gibiydi. Terasa ciktigimda benimkilere ondan bahsettim. Berk tabiki benim icin bu gecenin odul sekerinin o oldugunu ve onu kolundan tuttugum gibi eve atmami soylerken, Asli benim kaderimin bu evde ve bu kisi ile yazilmadigini soyluyordu! Bu expression Asli ile aramizda bir espridir :) Yas ortalamasinin 18 sinirlarinda dolastigi bu partiden erken ayrilmayi dusunurken birden ilgimi ceken birsey olmustu. Sagimda ve solumda duran meleklerimi terasta birakarak iceri girdim. O yoktu. O an "Tanrim, onunla goz goze geldigim an bu hamleyi atmaliydim" diye kendi kendime soylenmeye baslayacaktim ki sirtimdan bir bardak soguk Bacardi'nin aktigini hissettim! Gizemli karakterimiz elindeki bardagi yanlislikla! carparak ustume dokmustu. Bir an bunun tanismak icin ucuz bir numara oldugunu dusunsem de yuzunun kizarmasindan bunun bir setup olmadigi cok belliydi. Tabiki bu olayin tanismamizi hizlandirdigini ve daha farkli bir boyuta tasidigini inkar edemem :) Gomlegi degistirmem icin beni eve birakmasi ve sonrasinda salonumdaki antik kilim uzerinde gecirdigimiz uzun bir gecenin ardindan, benimle tanismak icin etrafimda saskinca dolanirken heyecandan uzerime ickiyi doktugunu itiraf etti.

Uzun bir aradan sonra ilk kez biri ile vakit gecirirken gun icinde yapacagim diger seyleri dusunmedigimi farkettim. BlackBerry'imin bile nerde oldugunu bilmiyordum! :) O anin tadini cikarmak, sorumsuzca yatakta biriyle donup durmak, kahvalti edip sonra yine sevismek. Hayatta bazen birseyleri oluruna birakinca yasayacaklarimiz tahmin ettigimizden cok daha heyecan verici olabiliyor...and it feels amazing!


Monday 20 July 2009

Achilles Heel

Havaalanlari bana her zaman sabahin ilk isiklarini ve yeni bir dunyanin gizemli kesfini cagristiriyor. Buyuk ihtimalle bunun en buyuk nedeni ilk kez tek basima Londra'ya yaz okulu icin giderken hissettigim o duygu. 12 yasindaydim ve o sabah ile ilgili hafizama yer etmis en muhtesem karelerden biri ucagin bulutlara eristigi noktada ufuktan yukselen gunesin yaydigi goz kamastirici ama bakmaniza izin verecek kadar davetkar isik huzmeleriydi. Bana yeni bir dunyaya olan yolculugumda eslik eden isik. Kolej yillarimin basinda arkadaslarimla haftasonlari Pizza Hut ve sinemaya giderken bile annemin escortlari esliginde bir kacma kovalamaca yasarken birden tek basima koca bir kitayi asarak bu muhtesem sehre gidiyor olmak o yasta bir cocuk icin buyuk bir adimdi. Havaalanlarinda yasadigim heyecanlarin zaman icinde biraz daha farkli bir boyut kazandigini soyleyebilirim :) Barcelona donusu havaalaninda karsimda oturan Surfer gibi.

Barcelona havaalaninin o sevdigim upuzun duty free'sinde vakit gecirdikten sonra kendime bir WiFi spot bulup maillerime bakiyordum. Bir sure sonra o kadar bos alan icerisinde tam karsima birinin oturdugunu farkettim. Basimi kaldirdigimda bana gulumseyen bir cift mavi goz gordum. Yurtdisinda insan iliskilerinin bize oranla daha net oldugunu soyleyebiliriz; ama bazi kacamak bakislarin kocaman bir gulumsemeye donustugu anlar beni bile bazen kitleyebiliyor. Ben de gulumsedim ve yeniden Mac'min ekranina gomuldum. O sirada birkac kisi daha bizim oldugumuz bolume geldi. Bir an wireless ceken tek alanin orasi olabileceginden dolayi onun da karsima oturmus oldugunu dusundum :) Ama bir sonraki adim bu tezimi hizlica curuttu. Nereye gittigini, nerden geldigini bilmedigim bu yabanci Istanbul ucagini bekledigimiz peronunun onunde sira beklerken birden arkamda belirdi. Kafami cevirdigimde omuz omuza oldugumuzu farkettim ve beklenen konusma gerceklesti: "Merhaba, bu sira Istanbul icin degil mi?" Bu tur tesaduflerin sonunda bir yere varmayacagini bilseniz de sadece o ani yasamis olmak bile size farkli bir enerji verir ya. Iste oyle bir andi. Barcelona'da mimarlik okudugunu, surf meraki yuzunden Cesme Alacati'ya gittigini, sonrasinda da 1-2 gun Istanbul'da gecirecegini soyledi. Ucakta yan yana oturmadik, indikten sonra birbirimize ulasabilecegimiz herhangi bir iletisim bilgisi de vermedik. O andi bunu guzel yapan, ve ikimiz de bunu biliyorduk.

Ben sehirde yokken iki kadinin guc savasi kirmizinin hakim oldugu bir reklam ajansinda dalga dalga yayiliyordu. Asli'nin patronu ile girdigi "dress code" polemiginin ona yeni bir kapi acacagini, beni ilk tartismadan sonra aglayarak aradigi gun ikimiz de bilemezdik :) Zaten elden cikarmak istedigi bazi kiyafetlerini bir websitesi uzerinden satisa cikarmaya karar verdigini ve her kiyafetle yasadigi en major hikayesini de bu bloga ekleyecegini soylediginde cevremde neden hep "smart" kisileri tuttugumu bir kez daha farkettim :) Bu acik arttirma her ne kadar Diana'nin kraliyet ailesinden afaroz edildigi donemde yaptigi auction ile dunya karsisinda saraya sergiledigi baskaldiri ile kiyaslanamasa da alt satir olarak bu girisimi bir "kadinin degisim cigligi" olarak yorumlamak zor degil. Birinden ayrildigimiz zaman ilk once onun resimlerini, sizinkinin yaninda duran dis fircasini, sizde kalmis birkac esyasini, yastiginiza sinmis olan parfumunu ya da size almis oldugu ufak tefek aksesuarlari bir kutuya koyup en yakin arkadasina gondererek O'ndan uzaklastigimizi dusunmek gibi. Bazen bu bahar temizligini baska birinin duygulari ile oynayarak daha farkli bir boyuta tasiyanlar da var. Little Devil gibi. Ilk konusmamizda beni mesafeli oldugum icin cekici buldugunu soyleyen, ikinci konusmamizda yurtdisindayken online oldugum zamanlarda cevap veremezsem yanlis anlar dusuncesiyle onu Msn'de engelledigim icin buyuk bir olay cikaran, benim tum 'bak daha tanismadik, sen buyuk ihtimalle kafanda bitiremedigin bir iliskiyi benimle bu sekilde tartisarak ben O kisi gibiymisim gibi bana yansitiyorsun' uyarilarima 'ben onu bitirdim, su an sen varsin ve ne istedigimi biliyorum" gibi yanitlar veren Little Devil. Aslinda ona bu ismi vermemin nedeni yaptigimiz konusmalardan birinde benim iPod'umda "even the devil wouldn't recognize you" donuyor olmasi :) Yoksa iyi kalpli biri oldugundan eminim! Ancak is iliskilere geldiginde siz ne kadar karsi taraftan olgun davransaniz da O'nun soyledigi bazi sozlere inanmak istiyorsunuz. Buyuk heyecanla bekledigini soyledigi ilk yuz yuze tanismamiza evinin dibinde bulusmamiza karsin 15 dk gec gelen, sonrasinda da bu gec kalmanin ex-erkek arkadasi ile telefonda yaptigi bir gorusmeden dolayi oldugunu anlatirken goz yaslarina bogulan bu kisiye karsi siz olsaniz nasil yaklasirdiniz? Tabiki dinledim..yaklasik 2 saat kadar bana onu unutamadigini, nasil bu noktaya geldiklerini anlayamadigini, artik beraber olamasalar bile O'nun gibi birini bir daha asla bulamayacagini soylerken kendini dusurdugu durumun farkinda miydi cok merak ediyorum! Daha tanismadan birbirine anlamlar yukleyen kisileri anlamiyorum; ama biri ile "date" olarak bulusuyorsan ve ona tanismadan "buyuk" laflar ediyorsan o zaman tanistiginizda karsi taraftan o sekilde etkilenmesen bile en azindan "karsima O'nun gibi biri asla cikmayacak biliyorum" gibi tum konustugunuz seyleri yerle bir eden bir cumle kurmazsin. Cesme'den donerken arabada bunlari dusunuyordum ki guney sahillerinden atesi yuksek bir erkek iliskiler konusunda destek icin telefonumu caldiriyordu. Berk haftasonu icin Bodrum'a gitmisti ve yaninda sadece yatagini paylastigi bir kiz arkadasi da vardi. Ancak uzun suredir pesinde kostugu ve takinti haline getirdigi baska bir kizla Burc Beach'de karsilasmisti; ve ne yapmasi gerektigi konusunda acil yardim almak icin kendini bara atarak beni aramisti. Erkeklerin henuz cinsel bir yakinlasmaya girmedigi kizlari biraz daha kutsal ve erisilmez bir noktaya koydugu bir gercek. Dolce'nin de Berk icin bu kategoride bir kiz oldugunu dusunuyordum bir suredir. Ancak gectigimiz haftalarda yasadigi iliski bunalimi sirasinda da digerlerini kiyasladigi kisinin hep Dolce oldugunu dusundugumde Berk gibi iflah olmaz bir Sex Tanrisinin bile bir kiz karsisinda savunmasiz bir noktasinin oldugunu gormek benim icin cesaret vericiydi. Achilles Heel :)

Bizi en kiran kisinin bile bir baskasi tarafindan incinebildigini gorebiliyoruz. Bu kimi zaman bizim gozumuzun onunde gerceklesiyor, kimi zaman haberimiz bile olmayabiliyor. Kabbalah dusunce sistemine gore bize hayatimizin bir doneminde kotu davranmis kisilerle icimizde barisip onlar icin iyi seyler dilememizin bize isik olarak geri donecegine inanilir. Isik da Tanri'nin bu dunya uzerindeki yansimasidir. Ucagimin kalkisini bekledigim peronda bu yazimi tamamlamaya calisirken arkadaslik ya da duygusal anlamda beni kiran kimse icin kotu dileklerimin olmadigini farkettim. Bizi kiran ya da bilincli olarak bize zarar vermek isteyen pek cok kisi, biz onlarin aci cektigini gorelim ya da gormeyelim hic farkinda olmadiklari o karanlik icinde debelenip duracaklar. Onlar icin tek dilegim uzaktan o isigi gorup ona ulasmak istediklerinde onlar icin artik cok gec olmamasi. Bulutlarin icinden alcalmaya basladigimizda bu gizemli sehir bir kez daha tum isiltisiyla beni karsiliyor. Yeni bilinmezlikler ve heyecanla bekledigim surprizleriyle.






Saturday 11 July 2009

The Little Prince

Bir iliskiye basladiginizda ‘tekil benliginizi’ deri bir kilif icerisine yerlestirip dolabinizdaki favori Prada’nizin yanina asmaniz mi gerekir? Geceler boyu tek basiniza yataginiza uzanmis tavani izlerken uzerine saatlerce kafa yordugunuz ‘birlikte’ olma arzunuzun bir gun donup dolasip sizi sirtinizdan vurabilecegini hic dusundunuz mu? Bir iliski icindeyken kendinize ait bir 'alan' arayisiniz o iliskiden uzaklastiginiz anlamina mi gelir? Sadece bu sehirde degil, dunyanin pek cok yerinde biz bekar sehirlileri daha derin sorulara surukleyen, tam da aradigimiz o dinginligi buldugumuzu dusundugumuz noktada ortaya cikan bir dilemma.

Asli’nin ‘olmak ya da olmamak’ boyutuna yaklasan iliskisinde ‘inkar’ asamasindan ‘yon degistirme’ asamasina geldigi guzel bir Istanbul sabahinda Bebek’de sabah kosumuzu yaparken aslinda iliski icinde ya da disinda olalim soylenmeye ne kadar merakli oldugumuzu dusundum. En mutlu oldugumuzu soyledigimiz zamanlarda bile aslinda ‘daha iyi’ olabilecegine inandigimiz o sonu gelmez kriterler, genellikle Starbucks sohbetlerinin bir numarali konusu haline gelir. Bir ara sirf bu yuzden Kanyon Le Pain’e her gidisimde bir top vanilya dondurmali elmali tart siparisimin yaninda Berk’in yoga derslerinde Mac’den goturdugu 20’lik citirlari, Ceren’in hareket eden her disi varliga atlamaya hazir iflah olmaz yakisikli fotografci sevgilisini, ya da Asli’nin derin sessizlikler icinde salondaki buyuk koltuga gomulerek yasadigi askini da adisyonun bir parcasi yaptigimi dusunmekten kendimi alamiyordum. Servisi yapan ekibin cogunun degismesi ile Pazar sabahlari organik ekmek tabagi ve Praline esliginde cogu zaman freelance toplantilarimi da yaptigim bu mekanda sifirdan bir baslangic dusuncesi guzel bir duygu :)

Asli’nin uzun bir suredir bana ayarlamaya calistigi Bankaci’ya bir sans vermek adina gectigimiz hafta onu jazz festivaline cagirdim. Kurucesme Arena’da tamamen jazz, bira ve Bogaz’in eslik ettigi keyifli bir gece olmasini umuyordum. Yaklasik 2 aydir ‘what’s up champ?’ ya da ‘arkadasim guzel bir gun diliyorum’ seklinde gecen mesajlasmalarimizin bir gece bana alt yazisi olmayan ve 3 saat suren bir hint filmi izletmesi ile biraz boyut degistirdigini kabul ediyorum. Bu degisimin nedeni tabiki pismis tavugun basina gelmemis turden olaylar yasayan Ranj’in hikayesi degildi. O gece bana daha farkli ve kirilgan bir yonunu acmaktan cekinmemisti. Belki de 2 aydir ilk kez onun farkli bir yonunu kesfetmistim; ya da o gece O bunu kesfime acmisti. Sonraki birkac gun daha siklasan telefonlar ve mesajlarin ardindan Asli’nin da verdigi gazla onu bu konsere davet ettim.

Aksam 8 gibi beni evden alacagini soyledi. Konser de bana yakin oldugu icin kabul ettim. Genelde evden alinip eve birakilmayi pek sevmem. Liseli tribi gibi gelir; ama dogru zamanlarda etkileyici olabiliyor :) Giyiminden arabanin kapisinda beni elinde en sevdigim likörlü cikolata ile karsilamasina kadar hersey kusursuzdu. Birazdan Michael Bolton sarkilari ile essiz bir gece gecirecegimizi de dusundugumde havada urkutucu bir mukemmelligin olmasi kacinilmazdi sanirim :) Oraya vardigimizda biri ile mesajlasmaya basladi. Bastan bu cok dikkatimi cekmemisti, ama bu mesajlasma ritueli sonrasinda benden uzaklasarak yaptigi uzun bir konusmaya donustu. O an kendimi Arena’nin tam ortasinda tek basima Istanbul’un romantizm arayan elit gencleri ile karsi karsiya buldum. Istanbul’da bu kadar cift var ise yalniz oldugunu soyleyen o sessiz cogunluk nerede? Kesinlikle o gece orda degildi! :) Bir sure sonra yanima geldi ve bir arkadasinin da orada oldugunu soyledi. Bunu ozellikle bana belirtmesinden bu arkadasin farkli bir arkadas oldugunu hemen anladim tabiki. Zaten biz bunlari konusurken yanimiza 1.90 boylarinda son derece hos bir cocuk yanasti. Gizli telefon konusmasinin kahramani gizemli balet! Bizi tanistirdi ve bira almak icin ortadan kayboldu. Cocuk benden, ben de cocuktan yana nasil yaklasacagimizi bilemedik. Garip bir durumdu. Buyuk ihtimalle o da Bankaci'nin o aksamki konsere 'bir arkadasi ile gelecegini' soylediginde benim gibi birini dusunmemisti. Ben ‘ne is yapiyorsun’ diyerek sonu gelmeyecek anlamsiz bir muhabbeti baslatmis bulundum. Duygulara hitap eden bir is yaptigini soyledi. Tanrim, daha da derin bir gizem! :) Ben de psikolog mu oldugunu sordum - nedense o ortamda aklima duygulara hitap eden bir is olarak ilk o geldi. O israrla ne oldugunu soylemeden ‘performansa dayali bir duygu akisi’ oldugunu soyledi. O an bu tanima uyan bircok farkli is aklima gelmis olmasina ragmen (!) cok fazla lafi uzatmak istemedigim icin uzakta farkettigim bir arkadasimin yanina gitmek icin yanindan ayrildim. O an aklimdan binbir soru geciyordu. “Burda ne isim var?”, “Bu cocugun burda ne isi var?”, ve “Neden yine ben!”. Dondugumde cocuk gitmisti ve Bankaci da beni ariyormuscasina ‘sen nerdesin?’ diyererek kolumdan tuttugu gibi oturacagimiz yere dogru beni surukledi. Tum gece o cocukla mesajlastilar, ve konser sonrasinda benim 'sen ne yapiyorsun, o cocugun senden hoslandigi cok acik. Bu firsati kacirma' konusmamin ardindan onun yanina gitti. Konser basladiginda o an yanimda oturan kisinin aslinda baska biri olmasini hayal ettigimi farkettim. O ani 'gercekten' benimle paylasacak ve ‘degerli’ kilacak biri. O koca arenada sadece “O ve Ben” varmisiz gibi hissedecegim biri.

Konser cok guzeldi..1989'da ilk Ingilizce sarki soylemeye basladigim donemlere goturdu beni...How can we be lovers if we can't be friends....Georgia on my mind...How am I supposed to live without you...Sinatra'dan 3-4 klasik...Pavarotti'nin anisina Nessun Dorma. Adam cidden cok iyidi. Gozum Kenny G'i aradi, ama tabiki Istanbul icin oyle bir hosluk biraz zor. Bastan herkes oturuyordu. Konserin ortalarina dogru VIP'deki azgin kadinlar sahneye cikmaya varacak bir yakinlasma ortami yarattilar. Bolton’nin bodyguardlari hemen sahnenin onunu sardi :) When a man loves a woman'i aramiza girerek soyledi..cok guzeldi. Bir suru couple vardi..onumde..yanimda..sagimda solumda..cok hos cocuklar ve guzel kizlar..stylish & urban giyim tarzi..el ele biralarini icip Michael Bolton'i dinlediler..sanki hic sahip olamayacagim bir hayati yansitiyorlardi..biriyle el ele bir konser izlemek ve elini omuzuna atip yanagina bir opucuk kondurarak "seni seviyorum" demesi. Zaman zaman bu duygularima tam karsilik gelen kisinin aslinda cok yakinimda oldugunu ama henuz karsilasmadigimizi dusunuyorum. Bazen ise o sanki bu gezegende degil gibi..ama sunu artik cok iyi biliyorum ki, bazen yalniz olmak yaninda sadece ‘biri’ olmasindan cok daha huzur verici. Bir gun dolunayin uzerinden bir suredir sizi izleyen o “kucuk prens” in gelecegine inanmak.

Pek cok kisinin favori kitabi oldugunu iddia ettigi - cogu bir kez bile okumus mudur emin degilim - bu kitabin bir cocuk kitabi olmasinin nedeni belki de kucuk prensin sadece bir cocugun safliginda anlasilabilmesi. Hayatin her yonune bir gonderme yapan bu kucuk kahramanin su sozleri ‘O’ kisiye ulasan zorlu yolculugumuzu cok guzel ifade ediyor.

"What makes the desert beautiful," says the little prince "is that somewhere it hides a well."