Saturday, 20 September 2008

Light My Heart

Uzun bir sure hic sans vermediginiz birinin aslinda gununuzu aydinlatabilecegini hic dusundunuz mu? Telefonunuzun her calisinda ekranda heyecanla onun ismini gormek icin icinizin kipirdayacagini? Ya da sizden cok kucuk olmasina karsin sizi tasiyabilecek dinginligine sahip olabilecegini? Ben Hamlet ile tanisana kadar bunun olabilecegini hic dusunmemistim. Tanisma karari verdigimiz aksam da is cikisi son derece yorgun ve ozensiz bir durumda Etiler'e dogru giderken takside bir an bile aynaya bakmak aklima gelmedi. Ta ki onu gordugum an 'ben naptim' diyene kadar :)

Cogu zaman kendimize bazi sinirlar ciziyoruz. Aradigimiz kisi icin de bu gecerli. Su yasin altinda olmasin..kendine ait bir isi olsun. Bizimkine yakin bir cevresi ve dunyasi olsun. Bu cizginin disinda biri ile karsilastigimizda bazen caresizlikten bir sans versek bile karsimizdaki kisinin kriterlerimizin gerisinde kaldigini (ya da altinda ezildigini) dusundugumuz an kendimizi 'kismen' kapatiyoruz. Ve dogal olarak karsimizdaki kisi de hayatimizda tutunamayip kendiliginden o bosluga akiyor. Oysa bazen hic ummadigimiz kisilerin aslinda bize cok farkli renkleri gosterebilecegini goz ardi ediyoruz. Ve neler kacirdigimizi o zaman goruyoruz. Bence herkes icin 'o biri' orda bir yerde bekliyor. Bazen yolda yururken bize teget geciyor. Bazen Starbucks kuyrugunda 2 sira arkada aslinda 'sizi' dusunuyor. Hersey enerjinizi acik tutmak ve dogru zamanlama ile ilgili. Evren mesajlarimizi hemen olmasa bile zamani geldiginde cevapliyor. Bir kalp kirikliginda bile aslinda O'na bir adim daha yaklasiyoruz. Bunu inanarak soyluyorum.

Sehrin diger ucunda baska bir erkegin ise daha farkli bir heyecani var. Is yerinden bir kiz ile ilk randevusunu yasayan Berk. Her zaman icin is ortamindan duygusal bir iliskinin sonrasinda isler ters giderse sevimsiz olabilecegini dusunsem de benim Monsieur Charm'i dusundugumde bu kuralimi ihlal ettigim cok acik. Kiz uzun bir suredir Berk'e sinyalleri veriyormus aslinda. Masasina gelerek kahve molasi davetleri. Lenny Kravitz konserine 2 kisilik bilet. Is cikisi arkadaslari ile yemek yerken Berk'in de eslik etmesi icin SMS ile yapilan bir teklif. Bazen aradigimiz seyin pesinden o kadar koru korune kosuyoruz ki karsimiza olasi bir kisi ciktiginda biz hizimizi alamamis sekilde yokus asagi kosmaya devam ettigimiz icin durup da olayi degerlendiremiyoruz. Gecen hafta Selen'le Akaretler Cafe City'de yemek yerken 5 senelik erkek arkadasi ile neden evlenmedigini sordugumda aldigim yanit beni bazi sorulara yoneltti. 5 yildir adam Berlin'de o Istanbul'da birbirlerini ziyaret ettikleri, birbirleri icin zaman yarattiklari son derece mutlu bir iliskileri vardi. Bu sinerjiyi sadece bir yuzuk ve evlilik cuzdani ile taclandirmak adina bozma riskine girmeyi ikisi de istemiyordu. Bu noktada Selen'e katilmamam mumkun degildi, cunku yolunda ve uzun suredir giden bir iliskinin sadece isim olarak formatini degistirmek aslinda sadece cevrelerindeki insanlari mutlu edecek (ya da agizlarini kapatacak) bir formaliteden daha fazlasi degildi. Ve sahip olduklari buyuyu bozma ihtimali de vardi.

O gun aksam is cikisi Nisantasi'na yururken hayatimizi kimse icin yasamamamiz gerektigini bir kez daha dusundum. Hicbirimiz bize verilen zamanin ne kadar oldugunu bilmiyoruz. O nedenle her animizi 'gercekten' hissederek yasamak onemli olan. Ask kapimi uzun bir aradan sonra yeniden caldi. Ve bu sefer ne kadar ve nereye gittigini dusunmeden yasayacagim.







© 2008 Sextourage. All rights reserved.

Sunday, 10 August 2008

Vogue

Bugun uyandigimda icimde tarif edilemez bir heyecan vardi. Hatta bu enerji oyle bir boyuttaydi ki dun aksam birsey mi olmustu diye bir an dusundum. Cocukken cumartesi sabahlari uyandigimda benzer heyecani hissettigimi animsiyorum. Onumde bana ait 2 koca gun olmasindan kaynaklanan bir mutluluk. Bugunun cumartesi olmasinin bununla bir ilgisi olabilir mi? :)

Cumartesi aksamlari Istanbul alemlerinin en favori gunudur. Tum dunyada da boyle sanirim. Bir dergide Japonya'da haftanin en hareketli gecesinin Sali oldugunu okumustum. Nedenini animsamiyorum :) Maillerime bakarken Inbox'ima dusen ilk mailin Jean'dan olmasi beni daha da neselendirdi. Gecen ay Paris'te tanistigim fotograf sanatcisi. 2 gundur surekli yagmur varmis, aklina ben ordayken yakalandigimiz sagnak sonrasi Champs Elysees'de sigindimiz o kucuk cafe gelmis. Bazen dogru olabilecek zamanlari yakaladigimiz halde denklemin 'yer' kismini tutturamayabiliyoruz. Belki de benim sehirde sadece kisa sure kalacak olan bir yabanci olmamin otesinde birseydi onun ilgisini ceken. Beni otelime biraktigi aksam 'yarin seni kacta almami istersin?' diye sordugunda benimle korudugu mesafenin onun icin birsey ifade ettigini hissettirmisti bana. Ben sanirim artik denklemde bazi degiskenlerin onunde sabit bir deger olmadigi surece daha cok mantikla yaklasiyorum. O gece birsey olabilirdi, ama ikimiz de o buyuyu bozmak istemedik. Gunumuzde bu, pek rastlanir turden bir 'sabir' degil. Ve ben bunu Paris'te bulmustum.

Gectigimiz hafta sirkette ilk birebir iletisimlerime basladim. Bunlardan belki en onemlisi tum bolumlerin baslarindaki yoneticilerle gorusmelerin disinda ofis icinde yaptigim fotograf cekimiydi. Zamanla yarisilan stresli bir isi yapan 700 kisilik bir grubun arasinda Nikon'umla dolasip ortami goruntulerken kafalarinda merak (ve garipseme) uyandirdigimin farkindayim. Bizden farkli olana karsi tepki olusturmak aslinda dogamizda mi var yoksa sonradan mi ogreniyoruz onu dusundum. Hayvanlar da kendi alanlarina form ve koku olarak tanimadiklari baska bir canli girdiginde onu inceleyip kendilerine zarar vermeyecegini anladiklarinda kendi haline birakabilme gibi bir guduye sahipler. Ama biz insanlar, bu tanimlayamadigimiz duygularla az cok bir cevap buldugumuz ve bize zarar vermeyecegini anladigimiz kisilere bile sert elestirilerde bulunmaktan kendimizi alamiyoruz. Hatta bir grup olarak bunu yapiyorsak daha da keyif aliyoruz. Oysa farkli insanlar olmasaydi hicbir zaman elimizde bir ayna ile saatlerce hayranlikla bakabilecegimiz bir Sistine Chapel olmayacakti...farkli insanlar olmasaydi bizi o gul kokulu saray bahcelerine senfonik derinligiyle goturen Eine Kleine Nachtmusik notalara dokulmeyecekti. Bence 'fark' kendi zamanina karsi koyarken zamansiz bir boyuta isaret ediyorsa o zaman 'gercekten' bir fark yaratir. Benzer durum iliskiler icin de gecerli. Sizinle dununuz ya da bugununuzden bagimsiz olarak ilgilenen kisi, sizin hayatinizda gercek 'farki' yaratacak olan kisidir.

Birkac gun once Ceren ve Asli ile Kanyon'da yemek yerken yeni yasadigim bir 19'luk krizi sonrasi bana verdikleri pozitif enerji, onlarin da hayatimda bu farki yaratan kisiler oldugunu bana bir kez daha hissettirdi. Ya onlari hic tanimasaydim? Buyuk ihtimalle evde Vogue okuyup iliskilere olan dagilmis inancimin kirintilarindan yeniden bir kale yaratacagim gune kadar kendimi kapatirdim. New York'dan once Istanbul'da yasadigim donemde aslinda 'kendi yalnizligimi' nasil yarattigimi dusundum. Benim yanimda olmak isteyen dostlarima yoneltmek yerine enerjimi olasiliklar uzerine kurdugum ve beni tanimayan kisilere harcadigim zamanlar. Benim acimdan degisimin en onemli donum noktalarindan biri Upper East side uzerindeki brownstone tarzi apartmanin en ust katindaki pencereden disariya bakarken sehrin telasli kosusturmasi ardindaki o gizemi icimde hissettigim, artik Vogue'un sayfalarinda yasadigim o dunyanin bir parcasi oldugumu farkettigim andi. Evimden kilometreler ve okyanuslar otede, bu kocaman sehirde artik gercek ben ile karsi karsiyaydim. Ve senelerdir hic bu kadar iyi hissetmemistim.

New York hayatimda sadece yaptigim is anlaminda degil, kendimle ilgili cozemedigim bazi icsel kavgalarima bir nokta koyarak sonunda 'gercek ben' ile barismami saglamasi anlaminda da onemli bir sehir. O nedenle su sozu her zaman cok severim: New York is not a place. It's a state of mind! An attitude.





© 2008 Sextourage. All rights reserved.

Sunday, 3 August 2008

New Moon

Sicak bir yaz aksami. Gokyuzu o kadar berrak ve isiltili ki. Yildizlar, sehrin isiklari, bogazda atilan havai fisekler. Belirli bir saatten sonra ise yuzumu aydinlatan tek isik balkondan gorebildigim ucsuz bucaksiz derinligin tam ortasinda bir tek tas gibi parildayan yeni ay. Yeni ayin her zaman yeni enerjilerin baslangici oldugu soylenir. Hint mistisistler onemli bir adim atmadan once ay almanagina bakarak hareket ederlermis. Kabbalah felsefesinde de yeni ayin dogusu yeni boyutlara acilan kapilari temsil eder.

Yeni birseye baslamak (!) Ay isigi yuzumu aydinlatirken tek sadik dostumuz gibi gorunen gecmisimizle aslinda ne kadar cok vedalasmaya can attigimizi dusundum. 'Seni seviyorum' derken alt metin olarak 'aslinda daha baska bir yerde olmaliyim' mesaji veren sevgililer gibi. Karsimiza 'yeni' birsey ciktiginda ilk once o zamana kadar yakinimizda olan insanlardan ya da aliskanliklarimizdan uzaklasmamiz ironik degil mi? O ana kadar dengemizi kurmak icin ozenle yerlestirdigimiz tum o taslari yerinden oynatmamiz? Yere cakilirken tutunmak istedigimizde orda olmadiklarini gordugumuz zaman sanirim bu farkindaligi yasiyoruz. Sigaramdan bir nefes daha cekerken icerden telefonun sesini duydum. Ekrana baktigimda ise gordugum isim gercekten beni cok sasirtmisti. 5 aydir ortalarda olmayan produktor asistani. Yeni ayin bana getireceklerini dusunurken bu bir tesaduf muydu? Yukaridaki tanrilar beni yeniden denemek icin bir plan mi yapmisti?

Benimle konusmak istiyordu. O ana kadar nerde oldugu ya da neden benden uzaklastigini hic sorgulamadan kabul ettim. Sahile indik. Bebek'ten Arnavuykoy'e kadar agzimizdan tek tuk kelimeler dokuldu. Ona sormak icin aylardir kafamda dondurdugum onlarca soru o an yerini bembeyaz bir bosluga birakmisti. Gecenin bir yarisi O'na degil de sanki evrende kozmik bir bosluga gonderdigim mesajlar sanki su an gokyuzunden dokulen yildiz tozlari gibi uzerimize yagiyordu. Onun yaninda hersey o kadar farkliydi ki. Ne soyleyeceginin o an benim icin bir onemi yokmus gibiydi. Yanimda olmasi..o an cennet bahcesinin kapilarini aralamis gibiydik. Banklardan birine oturduk, ve o gizemli sessizligi bozan ilk O oldu. Bir sureligine yurtdisina gidiyordu. Bunca zamandir benden uzak durmasinin nedeninin benim ona karsi olan duygularimin devam ettigini dusunmesiydi. Bir sekilde 'beni kendinden korudugunu' anlatmaya calisiyordu aslinda. Boyle bir davranisi gercekten 'deger' verdiginiz birine mi yaparsiniz? Yoksa dusunmek istemediginiz bir durumdan 'uzaklasmak' icin mi? O an aklimdan o kadar cok soru geciyordu ki..ama o ani yasamak icin belki de ilk kez sorulari bir kenara biraktigimi hissettim. Ben, O, Istanbul ve yeni ay isigi..

Ortada kalmis bir iliskide taraflardan birinin tukenme noktasina geldiginde digerine 'olmeyecegi kadar kan pompalamasi' aslinda tam bir alegori degil mi? Gecenin bir yarisi telefon rehberinden secilen son 3 sevgiliye atilan 'basi dik' ama aslinda bir o kadar 'umutsuz' mesajlar gibi. Asli'nin aslinda ilk basta hic hoslanmadigi ama en azindan 'dogru duzgun' biri oldugu dusuncesiyle birlikte olmaya karar verdigi Avukat gibi. Tum dengesizliklerine ve onu kendinden uzaklastirmaya calismasina ragmen aslinda Asli'nin aradigini dusundugu 'sevgi' icin onu haketmeyen birinin pesinden gitmesi beni gercekten cok etkilemisti. Tipki geceyarisi ona attigi 'arkadasca' mesajlara alamadigi cevaplar, ya da onda kalan kravatini geri gonderirken ucuna ilistirdigi kucuk bir hosluk icin hicbir tepki alamamasinda hissettigim gibi. Bu hayatta birileri kendinden cok sey veriyor. Digerleri ise bunu futursuzca kullaniyor. Peki rollerin degistigi oluyor mu? Bence 'her zaman veren' taraf icin hayir. Diger gruptakiler ise kirk yilda bir boyle birseye yeltenip karsiliginda kalpleri kirildiginda omur boyu anlatacaklari bir hikaye ile yeni kurbanlari uzerinde bunu kullanmaya ve onlari tuketmeye devam ediyorlar. Ama yine de bu hayat duygularini en saf yasayanlara bile birseyler ogretiyor. Sevgimizin kime ya da neye deger oldugunu ogreniyoruz. Kendi basimiza kalmaktan daha az korkuyoruz. Dostlarimiza daha cok sariliyoruz. Ailemizi daha iyi anliyoruz. Bizi kirip gidenlerle bile 'icimizde' barisiyoruz.

Yeni ay...hepimize yeni enerjiler getiriyor. Yeni alacaginiz bir is teklifi, en yakinlarinizla kesfedeceginiz yeni renkler, evinize yapacaginiz yenilikler, ve aksam eve geldiginizde birazdan elinde bir sise sarap ile kapinizi calacak ve gecenizi unutulmaz kilacak olan yeni bir ask gibi...yeter ki tum yasadiklarimizin icinde en degerli iliskinin aslinda 'kendimizle olan' iliski oldugunu unutmayalim.





© 2008 Sextourage. All rights reserved.

Friday, 25 July 2008

Handmade Bread

Hoslandiginiz biri icin onu sasirtacak ve daha once hic tatmadigi bir heyecani yasatacak birsey sunmak, seven birinin en buyuk telasidir. Genellikle bunu O'na aldigimiz hediyelerle yasatmaya calisiriz. Sozcuklere sigdiramadiginiz duygulari bir sure once laf arasinda bahsetmis oldugu bir kitaba, onunla gitmis oldugunuz bir mekana gonderme yapan bir tabloya, en sevdigini bildiginiz bir buket beyaz galaya ya da kendi ellerinizle hazirladiginiz bir aksam yemegine fark katan o ev yapimi ekmege yuklersiniz. Aslinda tum gece boyunca ona sikica sarilip, gozunu her actiginda sizin kollarinizda oldugunu hissetmek bile O'nun icin en buyuk hediye. Sizin de bunlari hissettiginiz birini kollarinizda tutuyor olmaniz. Pek cok kisi sarilip uyumayi baska turlu yorumlayabilir. Ustu kapali bir cinsellige davet, ya da kisa yoldan birine yakinlasmanin anahtari. Bazi kelimeler cok asiniyor..yipratiliyor. Birinin kollarinda uyuyabilmek belki de onunla gecireceginiz sehvetli bir geceden cok daha fazla anlam ve yogunluk tasiyan birsey. Herkes bunu tasiyamaz.

Cogu online bulusmalarda genellikle benzer 3 asama var. Gorusmeden once taraflarin birbirine hayatlari boyunca aradiklari O kisiymis gibi ozen gosterip cok ince davranislar sergiledigi birinci asama. Online karsilasilmadigi zaman Inbox'iniza birakilan 'bu gece seni goremedim' mesajlari. Ya da headline olarak karsi tarafa 'gizli mesaj' gondermeler. Bu safha genellikle sonraki asamanin zeminsiz temelini olusturan bir surec. Bence kimseyi yazisarak taniyamazsiniz. Evet, onun hakkinda bircok sey ogrenebilirsiniz. Eski kalp kirikliklari, korkulari, hayalleri. Herseyden ote sizin ne kadar cok digerlerinden farkli oldugunuz (!). Aslinda sadece konusabilecekleri kadar 'dogru duzgun' biriyle tanismayali bile ne kadar uzun zaman oldugunu. Hayat bu birinci asamada kalsaydi sanirim ben ve benim gibi duygularini kelimelerle ifade etmeyi tercih edenlere, muzigi ile kendini yansitmayi tercih eden virtiyozlere ya da gosterime girdigi ilk hafta sinemanin onunde kuyruklar olusturan filmlerin oyuncularina bu dunyada yer olmazdi. Belki de 'sanat' sadece surreal ortamlarda betimlenen bir metafor olarak tarih sayfalarinda yerini alirdi. Ikinci asama bulusma ani. Bu genellikle hayallerin 'gercege' donustugu donum noktasi. Kendi ozelimiz hakkinda yapilmis onca konusma, karsilikli iyi niyet ve incelikler bu noktada ya karsi tarafi umursamaz bir tavirla hizlica yenen bir ani kurtarma yemegine ya da gozlerinizin icine bakarak bir sonraki soyleyeceginize odaklanan bir ilgiye donusuyor. Bahsettigim bulusmalar sadece gecelik zevkler icin iki tarafin da ne istedigini acikca belirttigi bulusmalar degil tabiki. Ama bence bu tur bulusmalar bile ilk iki asamadan sonra bir tokat gibi suratiniza inen 'bulusma sonrasi' sokundan yani ucuncu asamadan cok daha iyi.

Ben bu tokati birkac kez yedim. Ustelik benim de aslinda 'o sekilde' hoslanmadigim insanlardan. Hepimiz farkliyiz. Kimimiz oncelikle kendi yarattigimiz bir hayal ve tip olarak kafamizdaki ile ortusmeyen biri de olsa karsi tarafa bir 'insan' olarak deger veriyor. Kimisi ise onca incelikli davranis ve 'dogru' durusuna ragmen guzel bir aksam yemeginin ardindan onu aradiginizda telefonunu mesgule vererek size geri bile donmuyor. Bildigim tek sey bu hayatta karsimiza cok cesit insan cikiyor. Ve kimse kimseden hoslanmak zorunda degil tabiki. Ama tum bu karmasa bittikten sonra geriye donup baktigimizda bize 'gercekten' biz oldugumuz icin deger verecek cok fazla insan olmayacak. Bol keseden harcadigimiz ve yikip biraktigimiz bazi insanlar bir daha hayatlarimiza girmek icin orda olmayacaklar. Su an icin 'ne olur ki?' gibi dusunuyorsaniz henuz bu boslugu hissedeceginiz kadar hayatin sizi kirmadigini dusunuyorum. Eskiden boyle bir olay yasadigimda kendimi cok kotu hisseder ve karsi tarafin neden boyle davrandigini ogrenmek icin ondan cevaplar almaya calisirdim. Tabiki boyle bir cabanin geri donulmeyen telefon aramalari ya da emailler ile icinizde daha da buyuk bir rahatsizlik yarattigini soylememe gerek bile yok. Artik daha farkli bakabiliyorum. Evine cagirdigi ve ancak cok yakin dostlari ile paylasabilecegi turden yasanmisliklarini aktardigi birini sonradan sanki bir hicmis gibi gormemezlikten gelecek bir adamin hayatina girseniz ne olur, girmeseniz ne olur. Boyle bir davranis sergileyen biri size ya da bir baskasina ne verebilir ki?

Hayat herkese hakkettigini er ya da gec veriyor. Yeter ki basimizi dik tutup once kendimize, sonra da bizim icin her zaman orda olan dostlarimiza sikica sarilalim.





© 2008 Sextourage. All rights reserved.

Tuesday, 22 July 2008

Miles Away

En cok hoslandiginiz kisilerin genelde sizden cok uzakta oldugu hic dikkatinizi cekti mi? Su ya da bu sekilde belirli bir sure ayni mekani mutlaka paylasmis oluyoruz tabiki. Aksi halde buna 'iliski' denemez. Ama hikayenin bir yerinde mutlaka ayri kaldiginiz bir bolum var. Ya da giris bolumunun ikinizin uzakta olarak basladigi bir kurgu. Birini ne kadar cok hayatimizin icine alirsak ondan o derece uzaklasiyoruz ayni zamanda. Bence bunun nedeni onun artik 'gercek' olmasi. Birinden en cok hoslandigimiz anlarin O'nun hakkinda cok az sey bildigimiz zamanlar oldugu konusunda bana katilir misiniz bilmiyorum ama Romeo ve Juliet'in de o zehri icmeden once birlikte cok fazla takildiklarini sanmiyorum :)


Peki biri icin heyecan duymak ya da kendini gozu kapali onun ellerine teslim etmek arasinda bir fark var mi? Guvenin basladigi noktada zaten birini 'tanima' yolunda ilk adimlari atmis oluyoruz. Guven ve aliskanliklarin duygulari yok ettigi gibi bir goruse ben cok katilmiyorum. Sadece heyecan yasamak icin bu hayat cok degerli. Sonunda hepimiz tutunabilecegimiz bir sey ariyoruz. Bunun da genis omuzlar, okyanus mavisi gozler ve 6-pack'den gecmedigi kesin. Hepimiz hem hoslanacagimiz hem de yanimizda olmasindan mutluluk duyacagimiz O kisi icin yanip tutusuyoruz. Peki fiziksel gorunum her zaman onemli mi? Aslinda tipimiz olmadigini dusundugumuz biri ile zaman gecirdikce ondan hoslanma sansimiz olabilir mi? Karsimizdakileri cok mu acimasizca eliyoruz? Berk'in onceki kiz arkadasi ile yasadigini animsiyorum. Hala beni gulduren bir hikaye. Bu kizi her gun Kanyon'da Starbucks'da goruyormus. Kiz bir grup arkadasi ile gelip her gun Mocha iciyormus. Hangi saatlerde geldiginden ne giydigine, her gun yaninda kimlerin olup olmadigina kadar uzun bir sure bir Moleskine'i doldurabilecek kadar detay bilgiye sahip olmasina karsin kizin adini bile bilmiyorduk. O nedenle ismi Mocha olarak kalmisti. Bazi oglen seanslarina beni de cagiriyordu. Kiz hakkinda yorum yapmam ve tanismasi icin bir plan hazirlamamiz icin. Odeme yaptiklari kredi karti ustunden bir isim bulup Facebook'da 4 saat arastirmaya kadar pek cok yontemi denemisti. Ardindan bir gun ben bir arkadasimla Starbucks'a gittigimde tesadufen (!) Berk'le karsilastim. Mocha ile sirt sirta oturdugumuz bir masada yaklasik 20 dakika muhabbet ettikten sonra arkadasim cep telefonuna birseyler yazarak bana uzatti. Mesaji gordugum an kahkayi patlatip nerdeyse kahvemi elimden dusuruyordum. Mesaj aynen soyleydi: Arka masadaki sarisin sana daha once bahsettigim benimle bulusmaya cantasinda pisik kremi ile gelen ve GMAT'i kotu gectigi icin beni terkeden psikopat. O an Berk'in aylardir aradigi bilgilerin ve hatta ogrenmek istemeyecegi detaylarin hemen yani basinda oldugunu ogrenmesi gercekten ironikti. Tum bu duyumlara ragmen bir yolunu bularak kizla tanisti, ve birkac hafta birlikte oldular. Ama hersey gercege donustukten birkac gun sonra Bebek'te brunch icin bir araya geldigimizde olayin bittigi cok acikti. Bazi kisileri gozumuzde cok buyutuyoruz. Bunu kabul edelim. O'nu buldugumuzda O tum mutevaziligi, dinginligi ve derin guzelligi ile aklimizi basimizdan alacak. Bunu biliyorum.

Cyber dunyada hoslandigim ilk kisilerden biri Chicago'da yasayan bir fotograf sanatcisiydi. Birbirimizi siyah beyaz resimler uzerine yorumlar yapilan bir blog'da bulmustuk. Hatta yasadigim ilk online gerginlik onun bir resmi uzerine yaptigim korkunc yorumla gerceklesmisti :) Daha sonra yazismalar basladi. Yazismalar hafta icinde tesadufen karsilasilan 1-2 temastan, saatleri belirlenen gunluk konusmalara donustu. Ardindan telefon konusmalari ve iyi geceler opucukleri. Aramizdaki mesafe ve saat farki bizim iliskimizde ters isliyordu. Resimlerimizi bile gormeden yaklasik 8 ay bu sekilde goturduk. Londra'da bulusacak ve London Bridge uzerinde birbirimizi bulacaktik. Plan buydu. Sonra olanlarla hikayenin bu kismi tamamen celisiyor. Ama simdi bile yasadigim en beklentisiz, belirsiz ve saf duygulara o zaman sahip oldugumu biliyorum. O hayalimden cok farkli biri de olabilirdi. Ya da dusunebilecegimden cok daha fazla etkileyici. Ancak sunu cok iyi biliyorum ki benim etkilendigim onunla 'gercekten' paylastigimizdi. Cogu kisi icin sanal gelebilir. Ama hicbir sanallik 8 ay kadar surup bittiginde sizi gunlerce dagitamaz. Bazen birisinin orda oldugunu bilmek bile yakininizda olan kalabaliktan daha fazla size guven verir. Okyanuslar otesinde bile olsalar..






© 2008 Sextourage. All rights reserved.

Saturday, 12 July 2008

Never Enough

Bakismalarin her zaman bir anlami var midir? Bir kisi birinden hoslandigi zaman ondan gozlerini kacirmasi mi olumlu bir sinyaldir yoksa karsilastiginiz her yerde gozlerini uzerinizde hissetmeniz mi? Sonu gelmeyen yorumlarin ve arkadaslarimizla yaptigimiz kahve arasi acil durum degerlendirmelerinin yanlis sinyallerden yola cikarak duvara carptigimizi hissettigimiz zamanlarda ve aslinda ne kadar basitmis gibi gorunen 'senden hoslaniyorum' gibi iki kelimeyi bir turlu soyleme cesaretimizin olmamasindan ileri geldigini kabul etmek guzel bir baslangic olurdu. Bana bakti mi? Neden bakmadi? Aslinda su almak icin degil beni gormek icin masamin ordan gecti. Bir kere bakti ya da 3/4 kere bakti. Tum bu beyhude cabalara ve cirpinislara tek noktayi koyacak sey ise onun 'merhaba' demesi. Hic ilk merhaba'da birinden hoslandiniz mi?

Ben sanirim biraz direnen bir yapiya sahibim. Tipki produksiyonda calisan asistani yaklasik 5 ay boyunca gormezden gelip sonrasinda her masamin ordan gecisini buyuk bir heyecanla beklemeye baslamam gibi. Aslinda hersey ona o Audi test surusu davetiyesini vermemle basladi. Ajansa ilk geldigi gun tum ajansin pesinden kosacagi yeni ilahin kendisi olacagi cok acikti. Gizemli durusu ve kusursuz yuzu ile ortada salinirken her masadan gelen ic cekisleri duymamak hemen hemen imkansizdi. Sirf onunla konusabilmek icin yazilmis hayali proje briefleri toplandiginda bir Kristal Elma alinabilir diye dusunuyorum :) Haftalarca oglen yemeklerimizin bir numarali konusu yeni produktor asistani ve onun ozel hayati oldu. Ancak bir gun onunla bas basa yemek yiyecegimi, evimde her aksam Vogue okudugum kanepemde yan yana oturup film izleyecegimizi ve hatta gecenin bir yarisi ona 'ben aslinda senden hoslaniyorum' gibi bir mail atabilecegimi hic dusunmemistim. Birine ondan hoslandigini email ile soylemek cesaretin etkisini azaltir mi? Neden hicbir zaman yaptigi ya da soyledigi seyler yeterli gelmez? Ta ki o iki kelimeyi duyana kadar. Ceren'le gecen aksam gittigimiz jazz festivali acilisindan sonra Starbucks'da O'nun hakkinda konusana kadar aslinda O'nu ne kadar ozledigimin farkina varmamistim. Bana 'senin istedigin kadar ileri gidemem, bu benim yapimda yok' derken benden hoslanmadigini kibar bir sekilde mi soylemeye calisiyordu? Yoksa aslinda bir iliskiden uzak durmaya calistigini mi aciklamak istiyordu halen bilmiyorum. Bildigim tek sey uzun bir aradan sonra bana ozel oldugumu hissettiren ilk kisi olmasi. Sonunda beraber olamamis olsak bile. Iliskilerde 'enough' diye bir kavram oldugunu sanmiyorum. Her zaman birbirimizden birsey bekliyoruz. Arkadaslarimizdan hep yanimizda olmalarini ve ailemizden bekledigimiz ilgiyi; erkek arkadasimizdan her zaman guclu gorunmesini ve isler kotuye gittiginde beyaz atiyla gelip bizi suc mahalinden uzaklara kacirmasini ya da kiz arkadasinizin her ortamda ve her zaman en guzel ve en dikkat cekici kiz olarak bizi onurlandirmasini istiyoruz. Ve istedigimizi elde edemedigimiz zaman karsi tarafi acimasizca elestiriyoruz. Peki biz bu kadar iyi miyiz? Tum bu beklentileri onun kafasina firlatirken biz onun icin yeterince iyi oldugumuza gercekten inaniyor muyuz? Yoksa kendi isteklerimiz ve egomuz altinda o kadar ezilmisiz ki icinde debelendigimiz camurdan daha yuksek bir yere cikmak icin onun ustune basip bu gecici mutlulugu gercek mi saniyoruz?
Iliskilerde kimse kimseden daha ustun degil. Ortaya kalbini koyan herkesin aslinda aradigi sevgiyi bulacagina inaniyorum. Dun aksam Berk'in kiz arkadasinin sergisinin acilisinda gordugum kisa bir performs beni cok etkiledi. Oyunun ozu hayata ayni pencereden bakmaya calisan genc bir ciftin yatak odasindan bir kesit olmasina karsin orda bulunan herkesin suratina tokat gibi vuran bir gercek vardi. Bazen elimizdekinin bizim icin yeterli olmadigini dusundugumuz halde O'na sahip olmanin bile bu hayattaki en degerli hediye oldugunu hissetmek. Ben senin icin varim ve yine ben 'kendim' oldugum surece 'biz' olacagiz.





© 2008 Sextourage.com All rights reserved.

Saturday, 14 June 2008

Back to the City

Sehrin belki de en guzel zamanlarindan biri. Calisan pek cok insan icin sehirde yazi gecirmek cekilmez gibi gorunse de aslinda diger tum aylarda goremediginiz farkli bir Istanbul'u gorebilme sansiniz var. Tabiki farkli bir gozle bakabilirseniz. 2 hafta sehirden uzakta kaldiktan sonra kafami toplamis ve yeni isime baslamam icin gereken enerjiyi depolamis bir sekilde Etiler'deki kucuk dairemin balkonunda serinlemeye calisiyorum. Bu evi seviyorum. Son 10 senedir dolastigim evler icerisinde en cok beni yansitan bu ev. Sadece icindeki aksesuarlarla ilgili oldugunu sanmiyorum. Buyuk bir kargasadan kacarak kendime yeniden bir dunya yarattigim bir noktada benim gizli mabedim olmasindan kaynaklanan bir gucu var.

Sehri apar topar terketmeden once kizlarla bulustugumuz gun Wagamama'da hissettigim garip ruh halini uzerimden atmis hissediyorum. Sanirim yeni isimin de bunda etkisi buyuk. Yaklasik 8 yillik reklamcilik hayatima bir nokta koyarak yasamimi bazen en karmasik hale getiren bir konuda koca bir sirketi yonlendirecegim: iletisim. Pek cok boyutu olan bir surec olarak ustesinden geldigim ve sektordeki bircok isimden ayrismama ragmen, konu 2 kisiden olusan iliskiler oldugunda saati 500 dolar eden yetenegim tamamen tikaniyor. Gecen gun Asli'nin erkek arkadasinin 'sen bana fazlasin' diyerek gecenin bir yarisi kizi kapi disina koymasindan sonra hissettigim 'benim basima boyle birsey en son ne zaman geldi' sendromunu biraz astim. Benim korkularim biraz daha farkli. Iliskiyi kapi disari olma ihtimalinin oldugu bir noktaya kadar bile getirebilme konusundaki suphelerim. Konu sanal ortamda sana deli gibi asik olan ama sonra ilk telefon konusmasi ya da gorusmeden sonra kayiplara karisan kisiler. Bunun bile suc mahalini terkeden 'sorun sende degil bende' cilerin gosterecegi en kibar yaklasim oldugunu anlamam uzun surmedi. Ta ki gecenin bir yarisi Starbucks'in onunde Paciotti ayakkabilarimla beklerken yanima yaklasip 'sen benim tipim degilsin, kahve icmemize gerek yok' diyenler ya da sanal ortamda saatlerce aradigin kisinin siz oldugunu vurgulayip ilk telefon konusmasi sonrasi 'uzgunum bu is elektrik isi' gibi kendini ancak boyle ifade eden sehirli ayilarla tanisana kadar. Ya da tum yazismalarinizda asktan bahsedip durup sizi asktan sogutan kisilerin ayni anda 3 kisiyi idare ettigini diger kurbanlardan biri ile tesadufen karsilasip ogrenene kadar. Istanbul'un biriyle tanismak icin ihtimallerin yuksek oldugu bir sehir oldugu bir gercek. Ama secebilecekleriniz aslinda aradiginizin yakinindan bile gecemeyecek bir yigin ise o zaman bu koca sehri digerlerinden farkli kilan ne?

Dogru kisiyi aradiginiz ama bir turlu 'dogru' adimlari atamadiginiz bocalamalari yasayanlardansaniz eminim sonrasi gelmeyen aksam yemeklerine, online flortlesmelere ve bir gecelik iliskilerin sonrasinda yolda gordugunuzde gormemezlikten gelmelere uzak degilsiniz. Tipki Facebook'da sirf eski sevgililerinin pisti olmamasi ve icinden cikilmasi zor bir kaos yasamamak icin profil acmayan Ceren gibi. Aslinda hicbir ortak yanimiz ve cevremiz olmayan insanlarla 'sadece bir kahve' icin icine dustugumuz rezilligi goremeyecek kadar umutsuzca aski ariyoruz. Peki ask bunlara deger mi? Bir gun karsimiza tum bu yasadigimiz kirikliklari silecek biri cikacak mi? Hepimiz birer Kucuk Prens miyiz? Yoksa kalabalik dunyamizda kendi kozamizi mi oruyoruz? Gecen gun Nisantasi'nda Berk ile yururken gordugumuz Louis Vuitton torbalarini zor tasiyan o yasli cift gibi sadece goruntude doyumu yasayan ama ici bos hayatlardan olmamak en buyuk telasim. Burda 'ici bos' derken soylemek istedigim biri ile merdiven basamaklarinda oturup kumpir yerken dunyanin merkezinde oldugunu hissettiren, bardagin dolu tarafini kastediyorum. Yoksa Louis Vuitton bir kemerin hissettirdigi o guc zirvesini kesinlikle kucumsemiyorum :)
Siren sesleri, havai fisekler, hafif bir yaz aksami serinligi ve sehrin yukselen isiklarinin esliginde Istanbul'a, ait oldugum yere dondugum icin mutlu hissediyorum. Bilinmezliklerle dolu bu sehrin gizemini ve yarin karsima neler cikaracagini merakla bekleyerek.





© 2008 Sextourage.com All rights reserved.