Ben sanirim biraz direnen bir yapiya sahibim. Tipki produksiyonda calisan asistani yaklasik 5 ay boyunca gormezden gelip sonrasinda her masamin ordan gecisini buyuk bir heyecanla beklemeye baslamam gibi. Aslinda hersey ona o Audi test surusu davetiyesini vermemle basladi. Ajansa ilk geldigi gun tum ajansin pesinden kosacagi yeni ilahin kendisi olacagi cok acikti. Gizemli durusu ve kusursuz yuzu ile ortada salinirken her masadan gelen ic cekisleri duymamak hemen hemen imkansizdi. Sirf onunla konusabilmek icin yazilmis hayali proje briefleri toplandiginda bir Kristal Elma alinabilir diye dusunuyorum :) Haftalarca oglen yemeklerimizin bir numarali konusu yeni produktor asistani ve onun ozel hayati oldu. Ancak bir gun onunla bas basa yemek yiyecegimi, evimde her aksam Vogue okudugum kanepemde yan yana oturup film izleyecegimizi ve hatta gecenin bir yarisi ona 'ben aslinda senden hoslaniyorum' gibi bir mail atabilecegimi hic dusunmemistim. Birine ondan hoslandigini email ile soylemek cesaretin etkisini azaltir mi? Neden hicbir zaman yaptigi ya da soyledigi seyler yeterli gelmez? Ta ki o iki kelimeyi duyana kadar. Ceren'le gecen aksam gittigimiz jazz festivali acilisindan sonra Starbucks'da O'nun hakkinda konusana kadar aslinda O'nu ne kadar ozledigimin farkina varmamistim. Bana 'senin istedigin kadar ileri gidemem, bu benim yapimda yok' derken benden hoslanmadigini kibar bir sekilde mi soylemeye calisiyordu? Yoksa aslinda bir iliskiden uzak durmaya calistigini mi aciklamak istiyordu halen bilmiyorum. Bildigim tek sey uzun bir aradan sonra bana ozel oldugumu hissettiren ilk kisi olmasi. Sonunda beraber olamamis olsak bile. Iliskilerde 'enough' diye bir kavram oldugunu sanmiyorum. Her zaman birbirimizden birsey bekliyoruz. Arkadaslarimizdan hep yanimizda olmalarini ve ailemizden bekledigimiz ilgiyi; erkek arkadasimizdan her zaman guclu gorunmesini ve isler kotuye gittiginde beyaz atiyla gelip bizi suc mahalinden uzaklara kacirmasini ya da kiz arkadasinizin her ortamda ve her zaman en guzel ve en dikkat cekici kiz olarak bizi onurlandirmasini istiyoruz. Ve istedigimizi elde edemedigimiz zaman karsi tarafi acimasizca elestiriyoruz. Peki biz bu kadar iyi miyiz? Tum bu beklentileri onun kafasina firlatirken biz onun icin yeterince iyi oldugumuza gercekten inaniyor muyuz? Yoksa kendi isteklerimiz ve egomuz altinda o kadar ezilmisiz ki icinde debelendigimiz camurdan daha yuksek bir yere cikmak icin onun ustune basip bu gecici mutlulugu gercek mi saniyoruz?
Iliskilerde kimse kimseden daha ustun degil. Ortaya kalbini koyan herkesin aslinda aradigi sevgiyi bulacagina inaniyorum. Dun aksam Berk'in kiz arkadasinin sergisinin acilisinda gordugum kisa bir performs beni cok etkiledi. Oyunun ozu hayata ayni pencereden bakmaya calisan genc bir ciftin yatak odasindan bir kesit olmasina karsin orda bulunan herkesin suratina tokat gibi vuran bir gercek vardi. Bazen elimizdekinin bizim icin yeterli olmadigini dusundugumuz halde O'na sahip olmanin bile bu hayattaki en degerli hediye oldugunu hissetmek. Ben senin icin varim ve yine ben 'kendim' oldugum surece 'biz' olacagiz.
No comments:
Post a Comment