Monday 21 September 2009

Human Nature

Yagmurlu bir aksamustu..pencere acik. Perdenin altindan kurtularak uzerime esen o tatli serin esinti. Gokyuzu hem bulutlarla dolu, hem de parlak bir mavi isik gozumu aliyor. O an, ilk kez asik oldugum o yaz; ve Cesme’deki odam gozumde canlandi. iPod’umda siradaki sarkinin MJ’den Human Nature olmasi daha da ironic degil mi? :) Yaz sonuydu..O artik Cesme’de degildi. Ailesi ile birlikte yasadigi sehre donmustu..ben ise tum itirazlarima ragmen annemin zoruyla okullar acilmadan son bir kez yazliga getirilmistim! O’nsuz burda olmak istemiyordum..bir sure sonra sahile ciktigimda bulutlarin arasindan denizin ustune dusen isik huzmeleri beni biraz neselendirmisti..cocukluk iste. Sanirim 12 yasindaydim. Ilk askim..ve sonbahar.

Istanbul’a sonbahar resmen geldi. Dun Selin’le Nisantasi’nda yakalandigimiz yagmurdan kacmak icin girdigimiz Gucci’de kredi kartimi bir sure iptal edecek daha farkli bir firtinaya yakalanmis olmanin da etkisi ile bugun evden cikmamaya kararliydim. Sabahlari triple shot espresso ve ardindan yarim saatlik bir kosuyu yeni rutinim olarak hayatima aldigimdan bu yana pek cok kisi cok zayifladigimi dusunuyor. Ben aynaya baktigimda gordugum adamdan her zaman hoslandigimi dusunsem de sanirim bu halimi daha cok seviyorum. Oglene dogru telefon caldiginda ekrana bakmadan acarak kendime kucuk bir oyun oynadim :) “Seni bugun nereye goturecegime inanamazsin” diyen bu cekici ses tabiki Mert’ten baskasi degildi. Londra’dan yeni donmustu. Onun bu yurtdisi isleri yuzunden istedigimiz kadar zaman geciremesek de Istanbul’da oldugu zamanlarda ikimiz icin kaliteli zaman ayirabiliyorduk. Her zaman aliskin oldugumuzdan daha farkli birsey yapacagimiz kesindi ve detayini sormadan hazirlanip Cihangir’e gectim. Unlu olma yolunda adimlar atan ama benim tarz olarak pek begenmedigim yakin bir arkadasi, evinde bir video klip cekiyordu. Ben produksiyon masrafindan kacmak icin boyle birsey yaptigini dusunurken aslinda bunun altinda arkadaslarla birlikte biraz dagitarak eglenme temasi oldugunu tahmin etmemistim. Biz gittigimizde ev tam bir parti modundaydi. Reklamcilar, oyuncular.. le bohème foule :) Kemal ile daha once Mert’in evinde birkac kez karsilasmistim. Bizi salonun en hareketli (!) bolumune alip birkac kisi ile tanistirdiktan sonra cekim yaptigi odaya gecti. Mert’in kulagina egilerek bu ortamda cok kalamayacagimi soylemeye hazirlaniyordum ki bir cift mavi gozle karsilastim. “Merhaba”. Bu kelime dogru zamanda kullanildiginda cok etkili olabiliyor :) “Sen de mi oyuncusun?”. Beni oyuncu olarak dusunmesinin nedeni dunku firtinadan kacirdigim suet gomlegim olabilir miydi? :) “Hayir. Iletisim tasarimcisiyim” dedigimde yuzundeki ifadeden saatlerce de anlatsam ne yaptigimi anlamayacagini hemen farkederek “reklamci” olarak cevirdim. “Ow, ben de model olmaya calisan bir ogrenciyim” cevabi o an benim icin filmin sonuna isaret etse de gercekten cok sevimli gorunuyordu, ve konusmayi onun yurutebilecegi bir zemin yaratarak ona biraktim. Kemal bir yandan cekimlerini yaparken ortam daha da samimilesmeye baslamisti. Mert beni Blue Eyes ile basbasa birakmak icin evin icinde kose kapmaca oynarken sevimli model adayindan soyle bir teklif geldi “Tunel’de cok guzel apple pie yapan bir café biliyorum. Gitmek ister misin?”
Yagmur iyice hizlanmisti. Beyoglu bombostu. Cogu kisi binalara yakin durarak yagmurun dinmesini bekliyordu. Biz ise yolun tam ortasinda kosarken semsiyenin altinda iyi bir apple pie icin gereken marmelat oranini konusuyorduk. Café’de yaklasik bir saat kadar vakit gecirdik. Ordan da bana gectik. Ne olacagini ikimiz de biliyorduk, ve ikimiz de buna aldirmadan saatlerce sevistik. Birinden hoslanmak icin derin konusmalar, gelecege dair planlar ya da ortak bir yaninizin olmasi mi gerek? Sadece fiziksel bir yakinlasma sonrasinda biriyle bir daha gorusmezseniz bu sizi kotu biri mi yapar? Ya da gorusmeye devam etseniz de konusmadan, sadece yatakta vakit gecirmenizde bir sorun var mi? Bu yastaki kisilerin bu tur seylere cok takilmadan iliski yasadiklarini dusundugum bir noktada beklemedigim o soru geldi “Seni bir daha ne zaman gorecegim?” Onu operek “bu haftam biraz yogun ama konusuruz” dedim. Benden ayrilirken kapida son bir kez beni optukten sonra cikarken bir an donup bana bakti. Sadece birkac saniye surdu. Gozleri bir daha gorusmeyecegimizi anladigini sessizce soyluyordu..ve bir daha onu aramadim.

Bu yasta biriyle daha cok yeni bir deneyim yasamis olmasam, Blue Eyes’a bir sans verir miydim? Bundan yaklasik 20 yil once yagmurlu bir sonbahar aksamustu Alacati’da kumsalda oturmus bulutlarin arasindan suzulen isikla aydinlanan ucsuz bucaksiz denize bakarak “Human Nature” dinleyen o cocuga ne oldu? Kumsalin diger tarafinda ya da okyanuslarin otesinde beni dusunen biri oldugunu hayal ettigim, “Su an O da beni dusunuyor..ama henuz karsilasmadik” diye icimde hissettigim O kisi de beni su an hissediyor mu? Yatagima uzanmis pencereden gokyuzune bakarken yine o melodi donmeye basladi..

Looking out across the night-time
The city winks a sleepless eye
Hear his voice shake my window
Sweet seducing sighs

Get me out into the night-time
Four walls won't hold me tonight
If this town is just an apple
Then let me take a bite

Reaching out to touch a stranger
Electric eyes are everywhere
See that boy, he knows I'm watching
He likes the way I stare

If they say, why, why? Tell 'em that is human nature
Why, why does he do me that way?
If they say, why, why? Tell 'em that is human nature
Why, why does he do me that way?







4 comments:

  1. OMG! Allen is back!

    ReplyDelete
  2. Bu partide ben de vardim sanki! :)

    ReplyDelete
  3. ne bilim, bakiyorum ara sira. acaba o eskiden istekle yazilan postlardan bir yenisi gelmis midir diye? cevap su ana kadar hayir.

    ReplyDelete
  4. Ben de bu adamın ne zaman aklı başına gelecek diye dövünüp dutuyordum. Tüketmemek, tükenmemek beklentisizce...

    ReplyDelete