Sunday, 10 August 2008

Vogue

Bugun uyandigimda icimde tarif edilemez bir heyecan vardi. Hatta bu enerji oyle bir boyuttaydi ki dun aksam birsey mi olmustu diye bir an dusundum. Cocukken cumartesi sabahlari uyandigimda benzer heyecani hissettigimi animsiyorum. Onumde bana ait 2 koca gun olmasindan kaynaklanan bir mutluluk. Bugunun cumartesi olmasinin bununla bir ilgisi olabilir mi? :)

Cumartesi aksamlari Istanbul alemlerinin en favori gunudur. Tum dunyada da boyle sanirim. Bir dergide Japonya'da haftanin en hareketli gecesinin Sali oldugunu okumustum. Nedenini animsamiyorum :) Maillerime bakarken Inbox'ima dusen ilk mailin Jean'dan olmasi beni daha da neselendirdi. Gecen ay Paris'te tanistigim fotograf sanatcisi. 2 gundur surekli yagmur varmis, aklina ben ordayken yakalandigimiz sagnak sonrasi Champs Elysees'de sigindimiz o kucuk cafe gelmis. Bazen dogru olabilecek zamanlari yakaladigimiz halde denklemin 'yer' kismini tutturamayabiliyoruz. Belki de benim sehirde sadece kisa sure kalacak olan bir yabanci olmamin otesinde birseydi onun ilgisini ceken. Beni otelime biraktigi aksam 'yarin seni kacta almami istersin?' diye sordugunda benimle korudugu mesafenin onun icin birsey ifade ettigini hissettirmisti bana. Ben sanirim artik denklemde bazi degiskenlerin onunde sabit bir deger olmadigi surece daha cok mantikla yaklasiyorum. O gece birsey olabilirdi, ama ikimiz de o buyuyu bozmak istemedik. Gunumuzde bu, pek rastlanir turden bir 'sabir' degil. Ve ben bunu Paris'te bulmustum.

Gectigimiz hafta sirkette ilk birebir iletisimlerime basladim. Bunlardan belki en onemlisi tum bolumlerin baslarindaki yoneticilerle gorusmelerin disinda ofis icinde yaptigim fotograf cekimiydi. Zamanla yarisilan stresli bir isi yapan 700 kisilik bir grubun arasinda Nikon'umla dolasip ortami goruntulerken kafalarinda merak (ve garipseme) uyandirdigimin farkindayim. Bizden farkli olana karsi tepki olusturmak aslinda dogamizda mi var yoksa sonradan mi ogreniyoruz onu dusundum. Hayvanlar da kendi alanlarina form ve koku olarak tanimadiklari baska bir canli girdiginde onu inceleyip kendilerine zarar vermeyecegini anladiklarinda kendi haline birakabilme gibi bir guduye sahipler. Ama biz insanlar, bu tanimlayamadigimiz duygularla az cok bir cevap buldugumuz ve bize zarar vermeyecegini anladigimiz kisilere bile sert elestirilerde bulunmaktan kendimizi alamiyoruz. Hatta bir grup olarak bunu yapiyorsak daha da keyif aliyoruz. Oysa farkli insanlar olmasaydi hicbir zaman elimizde bir ayna ile saatlerce hayranlikla bakabilecegimiz bir Sistine Chapel olmayacakti...farkli insanlar olmasaydi bizi o gul kokulu saray bahcelerine senfonik derinligiyle goturen Eine Kleine Nachtmusik notalara dokulmeyecekti. Bence 'fark' kendi zamanina karsi koyarken zamansiz bir boyuta isaret ediyorsa o zaman 'gercekten' bir fark yaratir. Benzer durum iliskiler icin de gecerli. Sizinle dununuz ya da bugununuzden bagimsiz olarak ilgilenen kisi, sizin hayatinizda gercek 'farki' yaratacak olan kisidir.

Birkac gun once Ceren ve Asli ile Kanyon'da yemek yerken yeni yasadigim bir 19'luk krizi sonrasi bana verdikleri pozitif enerji, onlarin da hayatimda bu farki yaratan kisiler oldugunu bana bir kez daha hissettirdi. Ya onlari hic tanimasaydim? Buyuk ihtimalle evde Vogue okuyup iliskilere olan dagilmis inancimin kirintilarindan yeniden bir kale yaratacagim gune kadar kendimi kapatirdim. New York'dan once Istanbul'da yasadigim donemde aslinda 'kendi yalnizligimi' nasil yarattigimi dusundum. Benim yanimda olmak isteyen dostlarima yoneltmek yerine enerjimi olasiliklar uzerine kurdugum ve beni tanimayan kisilere harcadigim zamanlar. Benim acimdan degisimin en onemli donum noktalarindan biri Upper East side uzerindeki brownstone tarzi apartmanin en ust katindaki pencereden disariya bakarken sehrin telasli kosusturmasi ardindaki o gizemi icimde hissettigim, artik Vogue'un sayfalarinda yasadigim o dunyanin bir parcasi oldugumu farkettigim andi. Evimden kilometreler ve okyanuslar otede, bu kocaman sehirde artik gercek ben ile karsi karsiyaydim. Ve senelerdir hic bu kadar iyi hissetmemistim.

New York hayatimda sadece yaptigim is anlaminda degil, kendimle ilgili cozemedigim bazi icsel kavgalarima bir nokta koyarak sonunda 'gercek ben' ile barismami saglamasi anlaminda da onemli bir sehir. O nedenle su sozu her zaman cok severim: New York is not a place. It's a state of mind! An attitude.





© 2008 Sextourage. All rights reserved.

Sunday, 3 August 2008

New Moon

Sicak bir yaz aksami. Gokyuzu o kadar berrak ve isiltili ki. Yildizlar, sehrin isiklari, bogazda atilan havai fisekler. Belirli bir saatten sonra ise yuzumu aydinlatan tek isik balkondan gorebildigim ucsuz bucaksiz derinligin tam ortasinda bir tek tas gibi parildayan yeni ay. Yeni ayin her zaman yeni enerjilerin baslangici oldugu soylenir. Hint mistisistler onemli bir adim atmadan once ay almanagina bakarak hareket ederlermis. Kabbalah felsefesinde de yeni ayin dogusu yeni boyutlara acilan kapilari temsil eder.

Yeni birseye baslamak (!) Ay isigi yuzumu aydinlatirken tek sadik dostumuz gibi gorunen gecmisimizle aslinda ne kadar cok vedalasmaya can attigimizi dusundum. 'Seni seviyorum' derken alt metin olarak 'aslinda daha baska bir yerde olmaliyim' mesaji veren sevgililer gibi. Karsimiza 'yeni' birsey ciktiginda ilk once o zamana kadar yakinimizda olan insanlardan ya da aliskanliklarimizdan uzaklasmamiz ironik degil mi? O ana kadar dengemizi kurmak icin ozenle yerlestirdigimiz tum o taslari yerinden oynatmamiz? Yere cakilirken tutunmak istedigimizde orda olmadiklarini gordugumuz zaman sanirim bu farkindaligi yasiyoruz. Sigaramdan bir nefes daha cekerken icerden telefonun sesini duydum. Ekrana baktigimda ise gordugum isim gercekten beni cok sasirtmisti. 5 aydir ortalarda olmayan produktor asistani. Yeni ayin bana getireceklerini dusunurken bu bir tesaduf muydu? Yukaridaki tanrilar beni yeniden denemek icin bir plan mi yapmisti?

Benimle konusmak istiyordu. O ana kadar nerde oldugu ya da neden benden uzaklastigini hic sorgulamadan kabul ettim. Sahile indik. Bebek'ten Arnavuykoy'e kadar agzimizdan tek tuk kelimeler dokuldu. Ona sormak icin aylardir kafamda dondurdugum onlarca soru o an yerini bembeyaz bir bosluga birakmisti. Gecenin bir yarisi O'na degil de sanki evrende kozmik bir bosluga gonderdigim mesajlar sanki su an gokyuzunden dokulen yildiz tozlari gibi uzerimize yagiyordu. Onun yaninda hersey o kadar farkliydi ki. Ne soyleyeceginin o an benim icin bir onemi yokmus gibiydi. Yanimda olmasi..o an cennet bahcesinin kapilarini aralamis gibiydik. Banklardan birine oturduk, ve o gizemli sessizligi bozan ilk O oldu. Bir sureligine yurtdisina gidiyordu. Bunca zamandir benden uzak durmasinin nedeninin benim ona karsi olan duygularimin devam ettigini dusunmesiydi. Bir sekilde 'beni kendinden korudugunu' anlatmaya calisiyordu aslinda. Boyle bir davranisi gercekten 'deger' verdiginiz birine mi yaparsiniz? Yoksa dusunmek istemediginiz bir durumdan 'uzaklasmak' icin mi? O an aklimdan o kadar cok soru geciyordu ki..ama o ani yasamak icin belki de ilk kez sorulari bir kenara biraktigimi hissettim. Ben, O, Istanbul ve yeni ay isigi..

Ortada kalmis bir iliskide taraflardan birinin tukenme noktasina geldiginde digerine 'olmeyecegi kadar kan pompalamasi' aslinda tam bir alegori degil mi? Gecenin bir yarisi telefon rehberinden secilen son 3 sevgiliye atilan 'basi dik' ama aslinda bir o kadar 'umutsuz' mesajlar gibi. Asli'nin aslinda ilk basta hic hoslanmadigi ama en azindan 'dogru duzgun' biri oldugu dusuncesiyle birlikte olmaya karar verdigi Avukat gibi. Tum dengesizliklerine ve onu kendinden uzaklastirmaya calismasina ragmen aslinda Asli'nin aradigini dusundugu 'sevgi' icin onu haketmeyen birinin pesinden gitmesi beni gercekten cok etkilemisti. Tipki geceyarisi ona attigi 'arkadasca' mesajlara alamadigi cevaplar, ya da onda kalan kravatini geri gonderirken ucuna ilistirdigi kucuk bir hosluk icin hicbir tepki alamamasinda hissettigim gibi. Bu hayatta birileri kendinden cok sey veriyor. Digerleri ise bunu futursuzca kullaniyor. Peki rollerin degistigi oluyor mu? Bence 'her zaman veren' taraf icin hayir. Diger gruptakiler ise kirk yilda bir boyle birseye yeltenip karsiliginda kalpleri kirildiginda omur boyu anlatacaklari bir hikaye ile yeni kurbanlari uzerinde bunu kullanmaya ve onlari tuketmeye devam ediyorlar. Ama yine de bu hayat duygularini en saf yasayanlara bile birseyler ogretiyor. Sevgimizin kime ya da neye deger oldugunu ogreniyoruz. Kendi basimiza kalmaktan daha az korkuyoruz. Dostlarimiza daha cok sariliyoruz. Ailemizi daha iyi anliyoruz. Bizi kirip gidenlerle bile 'icimizde' barisiyoruz.

Yeni ay...hepimize yeni enerjiler getiriyor. Yeni alacaginiz bir is teklifi, en yakinlarinizla kesfedeceginiz yeni renkler, evinize yapacaginiz yenilikler, ve aksam eve geldiginizde birazdan elinde bir sise sarap ile kapinizi calacak ve gecenizi unutulmaz kilacak olan yeni bir ask gibi...yeter ki tum yasadiklarimizin icinde en degerli iliskinin aslinda 'kendimizle olan' iliski oldugunu unutmayalim.





© 2008 Sextourage. All rights reserved.