Cumartesi aksamlari Istanbul alemlerinin en favori gunudur. Tum dunyada da boyle sanirim. Bir dergide Japonya'da haftanin en hareketli gecesinin Sali oldugunu okumustum. Nedenini animsamiyorum :) Maillerime bakarken Inbox'ima dusen ilk mailin Jean'dan olmasi beni daha da neselendirdi. Gecen ay Paris'te tanistigim fotograf sanatcisi. 2 gundur surekli yagmur varmis, aklina ben ordayken yakalandigimiz sagnak sonrasi Champs Elysees'de sigindimiz o kucuk cafe gelmis. Bazen dogru olabilecek zamanlari yakaladigimiz halde denklemin 'yer' kismini tutturamayabiliyoruz. Belki de benim sehirde sadece kisa sure kalacak olan bir yabanci olmamin otesinde birseydi onun ilgisini ceken. Beni otelime biraktigi aksam 'yarin seni kacta almami istersin?' diye sordugunda benimle korudugu mesafenin onun icin birsey ifade ettigini hissettirmisti bana. Ben sanirim artik denklemde bazi degiskenlerin onunde sabit bir deger olmadigi surece daha cok mantikla yaklasiyorum. O gece birsey olabilirdi, ama ikimiz de o buyuyu bozmak istemedik. Gunumuzde bu, pek rastlanir turden bir 'sabir' degil. Ve ben bunu Paris'te bulmustum.
Gectigimiz hafta sirkette ilk birebir iletisimlerime basladim. Bunlardan belki en onemlisi tum bolumlerin baslarindaki yoneticilerle gorusmelerin disinda ofis icinde yaptigim fotograf cekimiydi. Zamanla yarisilan stresli bir isi yapan 700 kisilik bir grubun arasinda Nikon'umla dolasip ortami goruntulerken kafalarinda merak (ve garipseme) uyandirdigimin farkindayim. Bizden farkli olana karsi tepki olusturmak aslinda dogamizda mi var yoksa sonradan mi ogreniyoruz onu dusundum. Hayvanlar da kendi alanlarina form ve koku olarak tanimadiklari baska bir canli girdiginde onu inceleyip kendilerine zarar vermeyecegini anladiklarinda kendi haline birakabilme gibi bir guduye sahipler. Ama biz insanlar, bu tanimlayamadigimiz duygularla az cok bir cevap buldugumuz ve bize zarar vermeyecegini anladigimiz kisilere bile sert elestirilerde bulunmaktan kendimizi alamiyoruz. Hatta bir grup olarak bunu yapiyorsak daha da keyif aliyoruz. Oysa farkli insanlar olmasaydi hicbir zaman elimizde bir ayna ile saatlerce hayranlikla bakabilecegimiz bir Sistine Chapel olmayacakti...farkli insanlar olmasaydi bizi o gul kokulu saray bahcelerine senfonik derinligiyle goturen Eine Kleine Nachtmusik notalara dokulmeyecekti. Bence 'fark' kendi zamanina karsi koyarken zamansiz bir boyuta isaret ediyorsa o zaman 'gercekten' bir fark yaratir. Benzer durum iliskiler icin de gecerli. Sizinle dununuz ya da bugununuzden bagimsiz olarak ilgilenen kisi, sizin hayatinizda gercek 'farki' yaratacak olan kisidir.
Birkac gun once Ceren ve Asli ile Kanyon'da yemek yerken yeni yasadigim bir 19'luk krizi sonrasi bana verdikleri pozitif enerji, onlarin da hayatimda bu farki yaratan kisiler oldugunu bana bir kez daha hissettirdi. Ya onlari hic tanimasaydim? Buyuk ihtimalle evde Vogue okuyup iliskilere olan dagilmis inancimin kirintilarindan yeniden bir kale yaratacagim gune kadar kendimi kapatirdim. New York'dan once Istanbul'da yasadigim donemde aslinda 'kendi yalnizligimi' nasil yarattigimi dusundum. Benim yanimda olmak isteyen dostlarima yoneltmek yerine enerjimi olasiliklar uzerine kurdugum ve beni tanimayan kisilere harcadigim zamanlar. Benim acimdan degisimin en onemli donum noktalarindan biri Upper East side uzerindeki brownstone tarzi apartmanin en ust katindaki pencereden disariya bakarken sehrin telasli kosusturmasi ardindaki o gizemi icimde hissettigim, artik Vogue'un sayfalarinda yasadigim o dunyanin bir parcasi oldugumu farkettigim andi. Evimden kilometreler ve okyanuslar otede, bu kocaman sehirde artik gercek ben ile karsi karsiyaydim. Ve senelerdir hic bu kadar iyi hissetmemistim.
New York hayatimda sadece yaptigim is anlaminda degil, kendimle ilgili cozemedigim bazi icsel kavgalarima bir nokta koyarak sonunda 'gercek ben' ile barismami saglamasi anlaminda da onemli bir sehir. O nedenle su sozu her zaman cok severim: New York is not a place. It's a state of mind! An attitude.
© 2008 Sextourage. All rights reserved.